Hepimiz sağ cenahı tanıyoruz…
Seçim öncesi en sevdikleri sürece girmiş bulunuyoruz…
Fikirleriyle(olmadığı için) ikna edemedikleri insanların kapılarını bu akşam itibarıyla ellerindeki ‘torbalarla’ çalacaklar ve oy devşirmeye çalışacaklar…
Kimi insan bu teklife kanacak, kimi insan ise hem kendisinin hem de çocuklarının geleceği için bu teklife olumsuz yanıt verecek…
Elbette her bir bireyin karakteri aynı değildir…
Ama düşünebilen insan, 19 Ekim günü sandıkta geçmiş beş yılın analizini yaparak oy kullanacaktır…
Aslında çok fazla derinlemesine düşünmeye de gerek yok!..
Geçen beş yıllık sürede:
-Tek bir gün dahi müzakere yapılmadı…
-Tek bir güven yaratıcı önlem dahi hayata geçirilmedi…
-Tek bir uluslararası temasta bulunulmadı…
-Tek bir toplumsal olayda halktan taraf olunmadı…
Peki ne mi yapıldı?
-Türkiye il il gezildi, park ve heykel açılışları yapıldı…
-Gazetecilere davalar açıldı…
-Laiklik mücadelesi veren Kıbrıs Türk Toplumunun yanında durmak yerine başörtüsüne destek olundu…
Yetmedi!..
İzlenilen politika ile Kıbrıslı müteahhitler ile emlakçılar adanın kuzeyine hapsedildi!..
Elle tutulur, gözle görülür tek bir başarının olmadığı, boşa geçmeyi bırakınız, bizleri değil 5 yıl, resmen 1960 öncesine kadar geri götüren bir dönemden bahsediyoruz…
Farklı düşünen insanlarımıza saygım sonsuz…
Sayın Tatar’a karşı da herhangi bir kötü düşünceye sahip değilim…
Ama bu toplumun ‘kaderinin’ emanet edileceği kişinin Tatar olmadığını yaşayarak gördük ve öğrendik…
Biliyorum, bazılarımız Tufan Erhürman’ın tavırlarından dolayı pek mutlu değil!..
Yetersiz bulanlarımız da var, gereğinden fazla sakin bulanlarımız da…
Şahsen ben Tufan Hoca’nın temizliğine, dürüstlüğüne, adil karakterine, bu ülke sevgisine ve Kıbrıs’a duyduğu aidiyetine inanıyorum…
Ve artık şunu da kabul etmeliyiz ki, Türkiye Cumhuriyeti’nin bu ülkedeki varlığı ve bunun devamı bir gerçekliktir…
Mesele aradaki ilişkinin seviyesini ayarlayabilmekte, kraldan çok kralcı tavırla değil Kıbrıslı Türklerin çıkarlarını ön planda tutan bir tavırla süreci götürebilmektir…
Dilediğiniz kadar, hatta dilediğimiz kadar farklı taleplerde bulunulalım, gerçek olan Türkiye Cumhuriyeti olmadan veya onay vermeden bu topraklarda herhangi bir çözüm olmayacağı…
Tıpkı ABD ve diğer güçlerin çıkarlarının da örtüşmesi gerekliliği gibi…
Yaşadığımız dünya ve coğrafya bu…
Kurulan düzeni bozacak bir güç varsa, bunun Kıbrıslı Türkler olmadığı da nettir…
O nedenle varolan düzen içerisinde bizler için en doğru ve en karlı olanını seçmeliyiz…
Çözüme inat geçen 5 yılın sonunda bu yolun doğru olmadığı artık kanıtlanmıştır…
Bizlerin gidebileceği en doğru yol uluslararası hukukun çizdiği yoldur…
O yoldan gittiğimiz dönemler hep kazanımlarla gerçekten, o yoldan saptığımız her dönem de büyük kayıplarla karşı karşıya kaldık ve kalıyoruz…
Şimdi raydan çıkan treni tekrar rayına sokma zamanıdır…
Bunu yapabilecek olan da Tatar değil Erhürman’dır…
20 Ekim sabahı tren rayına dönecektir ve Kıbrıslı Türkler boşa geçen 5 yılın sonunda ilk kazanımını bu sayede elde edecektir…
EN KRİTİK SÜREÇ
ALİ KİŞMİR
Yorumlar