BU ÇAĞDA BU ZİHNİYET
Nefret suçu içermeyen her türlü görüşe saygım sonsuz!..
İsteyen istediği görüşü benimsesin, dileyen isteği yazıyı yazsın…
Yalnız görüş hangi kesimden olursa olsun cehalet içermesin!..
Hani öyle olunca katlanılmaz bir hal alıyor!..
İki gündür deneyimli Gazeteci Ahmet Tolgay, şahsımla alakalı ne yazık ki cehalet içeren paylaşımlar yapıyor…
Oysa aynı görüşü benimsemesek de, Tolgay’ın köşe yazılarını akıcı bulan bir insan olarak kendisinden nefretini ve öfkesini bir kenara bırakıp, kendinden yaşça çok küçük olan benim yazılarımla ilgili objektif davranabilmesini isterdim…
Ancak defalarca köşe yazılarımda da izah ettiğim gibi milliyetçilik tedavisi olmayan bir hastalık ve bu hastalığa yakalanıp son evreye varan kişilerin sağlıklı ve objektif yorum yapabilmesi neredeyse imkansız bir hal alıyor…
Tolgay dün, köşe yazımın başlığını alıp “Ali Kişmir ben Rumum dedi” diye bir paylaşımda bulunmuştu…
Aynı Tolgay bugün, çok doğru bir tespit yapan Erhan Arıklı’yı hedefe alarak bu defa “Sadece başlığa göre değil yazarın ideolojisine göre de yorum yapılabilir” diyor!..
Yaşımdan fazla sene gazetecilik yapmış bir adam diyor ki, “evet ben dünkü paylaşımımda Ali Kişmir’in yazısının başlığına bakarak yorum yaptım, aslında yazının içeriğinde Ali farklı bir şey söylüyor ama yazının içeriğinde olmayan bir şeyleri de, yazarın ideolojisine göre varmış gibi değerlendirebiliriz”…
“Yok çüş” diyenlerinizi duyar gibiyim ama dedim ya, son evrede olduğu için gözü kararmış Sayın Tolgay’ın!!!
Üstelik devam ediyor ve benim ifade özgürülüğüme saygı duyan ve farklı fikirlerde de olsak yazılan yazının bütününün içerisinden cımbızla bir kelime çekilip başka yönlere saptırılmasının yanlış olduğunu ifade eden Arıklı’ya, “O zaman Beyaz Ev’e Genel Ev diyen Ali Kişmir’in o yazsına ve diğer görüşlerine de katıl” diyor!..
İşte cehalet tam da burada kendini belli ediyor!..
Kişilerin ifade özgürlüğüne saygı duymayı, o kişilerin görüşlerine katılmak olarak değerlendiriyor!..
Hani kendini üstat gören bir gazeteci nasıl olurda bu duruma düşebiliyor?
Aynı şekilde usta bir gazeteci nasıl bu kadar kolay yalan söyleyebiliyor?
Ve yargıda olan ve henüz karara bağlanmayan bir konuda nasıl oluyor da kendini yargının yerine koyup “Beyaz Ev’e genel ev dedi”
hükmünü verebiliyor?
O yazının hiçbir yerinde böyle bir ifade yok!!!
O yazının hiçbir yerinde Güvenlik Kuvvetleri Komutanlığının ve/veya Türk Silahlı Kuvvetlerinin adı da geçmiyor!..
Ama mesele bizler olunca o kadar bir kör gözle bakılıyor ki, adam kolayca yalan da söyleyebiliyor, dilediği gibi yargıya müdahale edebileceğini de düşünüyor, canı çektiği gibi sadece görüşünü ortaya koyan bir siyasetçiyi neredeyse bizlerle aynı ideolojiyi paylaşmakla da itham edebiliyor!..
Bugüne kadar ne Sayın Tolgay’a, ne de ona like atan veya yorum yapan diğer gazeteci büyüklerime saygısızlık yapmış değilim, aile terbiyem buna müsade etmez de!..
Onlar kendilerinden çok ufak olan bu kardeşlerine hem hakaret etmeye, hem de hedef göstermeye devam etsinler…
Bununla mutlu oluyorlarsa her gün hakkımda yalanlar paylaşabilirler…
Ben onların görüşünü paylaşanlar gibi soluğu mahkemede falan da alacak değilim…
Rahat olsunlar…
Kişi olarak ben her yazımla, her görüşümle, her düşüncemle, her ifademle zaten memleketin en yüksek mahkemesi olan toplumumun vicdanında her gün yargılanıyorum…
Eğer bir suçum, bir hatam olursa toplumum bana gereken cezayı verir…
Bu açıdan içim de beynim de kalbim de çok rahat…
Gaileyi o vicdanlarda yargılanıp mahkum olanlar çeksin!..