Haberler

SAFE Programı Tartışılırken Kıbrıslı Türklerin Varlığı Görmezden Gelinmemeli”

Toplumcu Demokrasi Partisi (TDP) MYK, Basın ve Dijital İletişim Sekreteri Redif Ekinci, Avrupa Birliği’nin yeni savunma girişimi olan SAFE Programı’nın Kıbrıs ve Doğu Akdeniz açısından yeni bir tartışma alanı yarattığını belirterek, Kıbrıslı Türklerin varlığının göz ardı edilmemesi gerektiğini vurguladı.

Ekinci, SAFE – Strategic European Security and Defence Programme (Avrupa Stratejik Güvenlik ve Savunma Programı) hakkındaki son açıklamaların, Kıbrıs ve Doğu Akdeniz açısından yeni bir tartışma alanı açtığını ifade etti.

Ekinci, GKRY Savunma Bakanı Vasilis Palmas’ın açıklamalarının, Türkiye’nin bu programa dolaylı biçimde dahil olabileceği yönündeki değerlendirmeleri gündeme getirdiğini belirtti.


Ekinci açıklamasında şu ifadelere yer verdi:

“SAFE Programı, Avrupa Birliği’nin ortak savunma kapasitesini güçlendirmeyi, üye devletlerin savunma sanayileri arasındaki iş birliğini artırmayı ve Avrupa güvenliğini daha bağımsız bir çerçevede şekillendirmeyi hedefleyen bir yapıdır. Bu çerçevede Türkiye’nin sürece dahil edilmesi ihtimali, Ankara’nın bölgesel güvenlik ve istikrar açısından sahip olduğu stratejik önemi bir kez daha göstermektedir.

Kıbrıs Türk halkı, bu adanın siyasi, sosyal ve kültürel kimliğinin ayrılmaz bir parçasıdır.
Avrupa Birliği, Kıbrıs’ta kalıcı barıştan söz ediyorsa, bu adadaki her iki halkın da eşit varlığını ve meşru iradesini tanımakla yükümlüdür.”

Ekinci, Kıbrıslı Türkler açısından bu gelişmenin yalnızca teknik bir savunma politikası konusu değil, aynı zamanda temsil ve görünürlük meselesi olduğunu vurguladı.

Açıklamasında, Kıbrıslı Türklerin Avrupa’nın güvenlik politikalarında belirleyici bir güç olma iddiası taşımadığını ifade eden Ekinci, barış, istikrar ve diyalog arayışının dışında kalmak istemediklerini dile getirdi.


Ekinci, Avrupa kamuoyuna ve karar alıcılarına da çağrıda bulundu:

“Bölgedeki her adımda, Kıbrıslı Türklerin iradesine ve varlığına saygı gösterilmesi, ortak geleceğin temel koşuludur. Kıbrıs’ta barışın yolu, tek taraflı temsiliyetin değil, karşılıklı tanımanın ve diyalogun güçlenmesinden geçmektedir. Bu farkındalık, yalnızca Kıbrıslı Türkler için değil, Doğu Akdeniz’de istikrarı savunan herkes için ortak bir sorumluluktur.”