15 Temmuz 2016 tarihinde Türkiye Cumhuriyeti’nde yaşanan darbe girişimi sırasında Kıbrıs’tan bazı isimlerin sosyal medya üzerinden yaptıkları paylaşımlar, birileri aracılığı ile Erdoğan’ın önüne konmuş, o kişilerin FETÖ’yü destekledikleri jurnallenmişti…
Bu konu günlerce Ankara’nın gündemini meşgul ederken, bazı isimler hakkında yasal işlem başlatılacağı, hatta bahse konu kişilerin Kıbrıs’tan alınıp Türkiye’ye götürüleceği konuşuluyordu…
Tam da bu dedikoduların arttığı günlerde dönemin Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a ziyarette bulunmuş ve ikili basının önüne çıktıklarında Akıncı açıkça “Kıbrıs’ta dedikodu çoktur, Kıbrıslı Türklerden Fetöcü çıkmaz” diyerek insanına sahip çıkarak bu tartışmalara noktayı koymuştu…
***
Tarih yaprakları 22 Ocak 2018’i gösterdiğinde, yine dönemin Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, Madımak histerisi ile Afrika Gazetesi önüne toplanan ve gazete binası içerisindeki insanlarımızı linç etmek isteyen faşistlerin arasına zerre tereddüt etmeden dalmış, resmen ülkenin gazetecileri için kendi hayatını riske atmıştı…
***
Gelelim günümüze…
Cumhurbaşkanlığı makamını işgal eden kişi Ersin Tatar, ülkesinin gazetecileri, Ankara’daki mahkeme tarafından mahkum edilirken tek kelime edemiyor…
Hatta tam tersi bir anlayışla, bizzat gazetecileri susturmak için kendisi basına yönelik davalar açıyor…
Kendi gazetecilerini bizzat kendisi Ankara’ya jurnalleyip Türkiye Cumhuriyeti’ne girişlerinin yasaklanmasını sağlıyor…
Peki, “Lider” dediğin hangisi?
Akıncı mı yoksa Tatar mı?
Nereden nereye geldik…
Hakkımızı, irademizi ve özgürlüklerimizi savunmaktan aciz bir kişinin neredeyse her gün sergilediği lidercilik oyununu izliyoruz…
Bugün, kendisinin de katkısıyla Türkiye Cumhuriyeti’ne alınmayan Gazeteci Ulaş Barış’a konuk oldu…
Görev süresi boyunca başarı olarak niteleyebildiği tek şey masanın üzerine koyabildiği KKTC bayrağı oldu…
Her iki kelimesinden biri ya “Güneş Onar Beye sor” ya da “Gördün değil bayrağı” olan Tatar’ın koskoca 5 yıla sığdırdığı başarı öyküsü bu!..
***
Toplum olarak unutmamamız gerekiyor;
Ersin Tatar bizim kaderimiz değildir…
Özgürlüklerimizin kısıtlanmaması, laikliğimizin sulandırılması, TL yüzünden döviz karşısında ezilmemiz, uluslararası alanda itibarımızın yerlerde olması, insanlarımızın AB topraklarında tutuklanması, tüm bunlar da kader değildir!..
Kader diye önümüze konulan bu öğretilmiş çaresizlikleri yıkmak için ilk sınavımız Ekim 2025’te!..
Toplum olarak en prestijli ve en üst makamımız olan Toplum Liderliğine yeniden hak ettiği saygınlığı, haysiyeti ve onuru geri kazandırmalıyız…
Değişimin ilk ve en önemli adımı bu olacaktır…